Makaleler< Geri dönün

Edirne Selimiye Cami Üzerinden Bir Yapı Malzemeleri Okuması

Vakıf Restorasyon Yıllığı, Yıl:2021, Sayı:22, s.7-32

EDİRNE SELİMİYE CAMİİ ÜZERİNDEN BİR YAPI MALZEMELERİ OKUMASI*

 

GİRİŞ

Mimar Koca Sinan'ın "başyapıtım"1 dediği Edirne Selimiye Camii,konuyla ilgili-ilgisiz toplumun tüm kesimlerince büyük ilgi görmüş,hakkında sayısız araştırma,yayın,makale ve kitap yazılmış Klasik Osmanlı Döneminin görkemli bir anıtsal yapısıdır.

 

Başlıktan da anlaşılacağı üzere, bu yazıda yapının ayrıntılı tarihinden, yapılış sürecinden, mimarlık ve sanat tarihi açısından öneminden ziyade yapıda kullanılan malzemelerin cins ve içeriğinden, hangi kaynaklardan temin edildiğinden bahsedilecek ve kullanılan malzemelerin yapı fiziği, yapı kimyası ve yapı mekaniği açısından genel bir değerlendirilmesi yapılacaktır.

GENEL

Koca Sinan'ın eserlerini genel olarak incelediğimizde uzun ömürlü ve kalıcı olmasını istediği anıtsal yapılarda doğal taşları (özellikle de küfeki taşını),pişmiş toprak tuğlayı, bağlayıcı olarak da bunlardan üretilen kireç ve horasan harcını severek ve önemseyerek kullandığını görmekteyiz. Özellikle külliyelerin en önemli ana yapılarında (ki bu genellikle cami olmakta) küfeki taşı kesme taş olarak temellerde, duvar örgü ve kaplamalarında, taşıyıcı duvar ve kemerlerde, nispeten daha yumuşak ince taneli olanları ise döşeme kaplamalarında ve dekoratif unsurlarda kullanılmıştır. Külliyelerin diğer önemsiz, ikinci plan yapılarında ise (kesme taş+ tuğla veya moloz taş+ tuğla=almaşık duvar) olarak kullanıldığı görülmektedir.

Sinan'ın malzeme seçimindeki bu genel tutumu Selimiye Camii ve Külliyesi'nde de benzer şekilde izlenebilmektedir. Külliyenin merkezinde yer alan ana yapı(cami), çok özenli bir işçilikle küfeki taşından ''akçe geçmez''2 tarzında kesme taş olarak yapılmış , diğer ikincil yapılar Darülkurra ve Darülhadis medreseleri,Arasta,Sıbyan Mektebi ve Meşrutalar(taş+tuğla karışık=almaşık)olarak inşa edilmişlerdir.

Cami içerisinde ve dışında kullanılan malzemelerde ağırlıklı olarak yine doğal taşlardan (mermer, granit, porfir, Hereke pudingi, Enez tüfü, serpantin breşi gibi...) sert, direnci yüksek ve aşınmaya dayanıklı olanlarını taşıyıcı strüktürde, nispeten daha yumuşak, dayanıklılığı az malzemenin ise dekoratif amaçlarla yapıyı bezemede kullanıldığı görülmektedir. Edirne Selimiye Camii'nde doğal taşların dışında çekme gerilmelerine  karşı demir malzemeyi, dekorasyonda ahşabı, alçıyı, bakırı, muhtelif kök boyaları ve gomalak cilayı, dökme cam ile pişmiş toprak malzemeyi ve çatı üst örtüsü olarak kurşunu ana malzeme girdileri olarak görmekteyiz. Yine dekorasyon amaçlı alaşımlar bronz bilezikler, pirinç rozetler ve kilitler, metal kapı halkaları bu malzemeleri tamamlar durumdadır. Şimdi bu malzemelerin Selimiye Camii'nde nerede, nasıl kullanıldıklarını ve ne gibi özellikleri olduğunu ayrıntılı biçimde görelim.

Küfeki Taşı

Edirne Selimiye Camii'nde en yoğun biçimde kullanılan taşın küfeki olduğunu belirtmiştik. Lümaşelli kalker ya da halk arasında bilinen adı ile Maktralı Kireçtaşı, Fransızca'da ''calcaire'', ingilizce karşılığı ''limestone'' olan küfeki taşı; jeolojik dönem itibarı ile üst Miosen (Sarmasian) döneminde oluşmuş tortul taşlar grubunda yer alır. İstanbul'daki tarihi eserlerin çoğunda Bakırköy, Sazlıbosna, Sefaköy, Halkalı, Kocasinan, Hadımköy, Küçükçekmece'de bulunan ocakların, Edirne ve civarındaki yapılar için ise Süloğlu, Pınarhisar, Lüleburgaz ve bir ölçüde günümüzde Bulgaristan'da kalan farklı ocakların taşlarının kullanıldığı kaynaklarda tespit edilmektedir.

Edirne Selimiye Camii'nde kullanılan küfeki taşlarının özellikleri ve buna göre yapıda kullanım yerleri;

İri taneli, kavkı içeriği yüksek, kavkı boyutları büyük, iri ve düzensiz boşluklu olanlar strüktürde taşıyıcı olarak ve dış duvarların kaplamalarında,(kemerlerde, fil ayaklarında, temel taşlarında vs. gibi), 

İnce taneli, kavkı içeriği düşük, kavkı boyutları küçük, killi veya kumlu yapıdakiler ise dekoratif amaçlı kaplama, yer döşemesi veya yapının taşıyıcı olmayan bölümlerinde kullanılmıştır.(Avlu yer döşemeleri, cami yer döşemeleri, revaklar yer döşemeleri, korkuluklar vs. gibi), 

 

Küfeki taşının laboratuvar araştırmalarında, Sinan'ın özellikle taşıyıcı strüktürde kullandığı iri kavkılı, sert cinsinde fiziksel özellikler olarak özgül ağırlığın 2.150 - 2.220 t/ m3 olduğu görülmüştür. Birim ağırlığın düşük olması, orta yoğunlukta kireçtaşı olması ve su emme yüzdesinin düşük olması (su emme yüzdesi % 7,5) ile donma ve çözülmede ağırlık kaybının minimum (%1'in altında) olması saptanan olumlu değerler olarak görülmektedir.

Yine küfeki taşı ocaktan çıktığında 2.200 ton/ m3 iken, bilahere, ''karbonatlaşma olayı'' sonucu % 9'luk artışla ~ 2.400 t/m3'e ulaşmaktadır. Bu da normal dayanımlı beton S30-50 ile aynı değerdir.

Küfeki taşının kimyasal özellikleri incelendiğinde ise ağırlıklı olarak % 95-98 oranında CaCO3 (kalsiyum karbonat) ve çok az miktarlarda magnezyum, silisyum ve demir oksit içerdiği görülür.

Küfeki taşının içeriğinde ağırlıklı olarak Matrix'te CaCO3, liflerde ise zengin CaCO3 içeren kavkılar yer alır. Her iki malzemenin CaCO3 esaslı olması sonucu arayüzde mükemmel bir aderans oluşur ve bu da taşın mekanik dayanımının zamanla artmasına yol açar.Taşın zamanla dayanımının artması içindeki CaCO3' ın havada ve suda bulunan CO2 (Karbondioksit) ile yoğun tepkimeye girerek kalsiyum karbonat Ca(H2O3)2  karbonatlaşma oluşumu ile açıklanabilir.

Özellikle taşıyıcı strüktürde kullanılan birinci grup iri taneli, çok kavkılı küfeki taşının kavkılarının da rastgele yönelimli olması, boy ve çap oranlarının büyük olması (tipik lifli kompozit yapı gibi) aranan ve istenen bir özelliktir. Sinan'ın özellikle bu tür küfeki taşını bundan 450 yıl önce yapılarında kullanırken (günümüzdeki lifli kompozit yapı veya lifli kompozit beton felsefesini)4 teorik olarak olmasa da, uygulama pratiği açısından ve sezgisel olarak bildiğini göstermektedir. Aradan geçen 450 yıllık sürede küfeki taşının yüzey aşınması da dikkate alınırsa (ki bu Edirne Selimiye Camii'nde cephe kaplama taşlarında yüzey kaybı (yüzey erozyonu min. 0,50 - max. 1,00 cm arasındadır) bu malzemenin seçilmesinin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir. (Bir diğer örnek Şehzadebaşı Camii)

Sinan'ın eserlerinde çoğunlukla kullandığı küfeki taşı, başta ocaktan çıkışta hafif, yumuşak ve kolay işlenebilir, kolay taşınabilir (lojistik avantaj), ancak yapı mahallinde kullanıldıktan sonra zamanla sertleşerek (karbonatlaşma), yüksek kavkı içeriği, kavkıların üç boyutlu ve düzensiz yönelimi ile de (adeta lifli kompozit malzeme gibi çalışarak) bozunma-ayrışma düzeyinin de çok düşük olması gibi olumlu bir çok özelliği bünyesinde barındırarak, uzun yıllar yaşaması istenen anıt eserler için seçilmiş en isabetli ve doğru yapı malzemesi olmaktadır.

Mermerler

Edirne Selimiye Camii'nde en fazla kullanılan ikinci doğal taş malzeme mermerdir. Mermerler, metamorfik (başkalaşmış) kayaçlar grubuna giren sıcaklık, basınç, gerilme ve kimyasal aktivitesi olan eriyiklerin etkisi ile değişip başkalaşarak meydana gelen bir doğal taş türüdür (Keten, 1977). İçlerinde silis, silikat, feldispat, demiroksit, mika ve organik maddeler de bulunur ve bu maddeler mermerin renk ve dokusunu oluştururlar. Mermerler, içeriklerinin homojen bir yapıda olması, işlenebilir sertlikte olması, bünyesinde fazlaca boşluk bulunmaması ve iyi cila kabul etmesi gibi özellikleri nedeni ile taşıyıcı sütun, kemer, söve, vaaz kürsüsü, mihrap, minber ve kaplama taşı olarak tarih boyunca yapılarda aranan ve tercih edilen doğal taşlardan olmuştur.

 

Selimiye Camii özelinde ise beyaz mermerler şadırvan avlusu giriş kapısında (taç kapı), yan kapılarda kemer ayna lento taşlarında, şadırvan avlusunda şadırvanda ve yer döşemesinde, iç ve dış pencere söve ve lentolarında, 4 adet vaaz kürsüsünde, minber ve mihrapta, müezzin mahfili taşıyıcı sütunçelerinde, cami iç ve dış sekilerinde, pencere şebekelerinde, avlu merdiven basamaklarında ve kısmen çatı alemlerinde kullanılmıştır. 

Kullanılan bu beyazımsı mermerlerin getirildiği yerler başta Marmara Adası (Marmor Proconessus),Yunanistan Kavala,Aydıncık ve İnecik olarak bir kısım fermanlarda belirtilmektedir.

Hereke Pudingi- Serpantin Breşi

İrili ufaklı çakılların ve küçük taş blokların doğal bir bağlayıcı malzeme ile(çimento gibi) birleşmesinden meydana gelen kayaçlara konglomera denir ve bu taşlar da mermerler grubuna girer. Konglomerayı meydana getiren agreganın(tanelerin) şekli değişken olabilir. Bunlardan çakılların kenarları yuvarlak olana ''Puding'', çakılları köşeli olanlara ise ''Breş'' denilmektedir. Ülkemizde antik çağlardan beri anıt eserlerin birçoğunda (Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerinde...) özellikle taşıyıcı sütunlarda, kemer taşlarında, pencere söve ve ayna taşlarında, yer döşemelerinde ve bezemelerde her iki cins taşın da kullanıldığı bilinmektedir. Bunların en tanınmışları, ''Hereke Pudingleri'' ile ''Bilecik tektonik Breşleri''dir. Hereke Pudingleri ufak çakıllı, pembe-kırmızımtrak bağlayıcılı olup Osmanlı mimarisinde de en çok sevilen ve kullanılan tür olmuştur.

Edirne Selimiye Camii özelinde ise  Hereke Pudingi (Breccia di Hereke) şadırvan avlusu yan giriş kapıları kemerlerinde ve aynasında, cümle kapısı üstü madalyonlardaki bördürlerde, kitabe bordürlerinde, cami yan girişleri kemer ve bordürlerinde, hünkar mahfili, kadınlar mahfili taşıyıcı kemerlerinde kullanılmıştır. Malzeme İzmit Hereke taş ocaklarından getirilmiştir.

Yeşil renkli serpantin breşi (verde antico) ise yine camide, cami ana mekan yan girişleri sütunlarında(ikişer adet), hünkar mahfili katı taşıyıcı sütunlarında(altta 3, üst katta 2), şadırvan avlusu giriş sütunlarında(2 adet) ve cami giriş kapısı önü(cümle kapısı) yer döşemesinde geometrik bezeme olarak kullanılmıştır. 

Edirne Selimiye Camii'nde kullanılan serpantin breşi taşlarının Yunanistan'ın Teselya bölgesi ve/veya Çanakkale-Lapseki veya Bilecik bölgesi taş ocaklarından çıkartılıp getirildiği söylenebilir.8 Camide az sayıda serpantin breşi malzemenin kullanılmış olması bu malzemenin zor bulunduğunun ve sınırlı yerlerde kullanılabildiğini göstermektedir. 

Enez Tüfü

Volkanların püskürmesi sırasında ortaya çıkan ince taneli volkan küllerinin karalarda, göl ve denizlerde birikmesi sonucu volkanik tüfler oluşur. Bu volkanik tüflerden oluşan enez tüfü, çok sert olmayan, işlenmesi kolay ve kırmızıya yakın bir rengi  olduğu için Selimiye Camii'nde daha çok dekoratif amaçlarla cephede ve kemerlerde ikili renk sağlayabilmek adına kullanılmıştır. Enez tüfü yapıda şadırvan avlusunun tüm pencere söveleri ile pencere üstü aynalarında bordür olarak, cami mahfil katının tüm pencerelerinde  söve ve lento olarak, pencere üstlerinde aynada bordür olarak, merdiven kulelerinde ve minare kaidelerinde dekoratif bordür olarak, 3 ve 4 numaralı minarelerde 1. ve 2. minare şerefe bileziklerinin altında yine dekoratif süs olarak, tüm dış cephe ve şadırvan avlusundaki revak kemerlerinde küfeki taşı ile birlikte şaşırtmalı/birer atlayarak kemer taşı olarak kullanılmıştır. Yine cami içindeki tüm kademe kemerlerinde bir sıra enez tüfü, bir sıra küfeki taşı kullanılmıştır.

Enez tüfünün küfeki taşından ve mermerden sonra yapıda bu denli çok kullanılmasının nedeni muhtemelen bu taşın Edirne'ye çok yakın Enez(eski adı Enos) ilçesinden getirilmiş olmasına bağlanabilir.

Traverten

Travertenler, kalsiyum bikarbonatlı Ca(HCO3)2 suların bıraktıkları çökellerdir ve  çok delikli, hafif olanlarına kalker tüfü, az boşluklu sert ve yoğun olanlarına ise traverten denilmektedir. Travertenlerin çoğu delikli olmalarına rağmen aşınma ve erozyona oldukça dayanıklı ve sert bir malzemedir. Doku ve renk açısından küfeki taşına benzerliği nedeni ile günümüz restorasyonlarında özellikle döşeme taşı, minare şerefe korkulukları vs. gibi yapısal elemanlarda kullanılmaktadır. Konumuz Selimiye Camii'nde ise 1980 onarımlarında minare şerefe korkulukları küfeki iken traverten malzemeye dönüştürülmüştür. Camide şerefelerde kullanılan sınırlı traverten malzemenin Denizli(Akköy) civarından temin edildiği düşünülebilir.

Granit

En eski magmatik(derinlik) kayaçlarından olan bu taşlar taneli bir dokuya sahip olup, kuvars, feldispat ve mika(siyah-beyaz) minerallerinden oluşur. Atmosferik koşullara çok dayanıklı, çok sert ve şekil verme(işlenme) özellikleri sınırlıdır. Aşınmaya, basınca ve ayrışmaya karşı dirençli olmaları nedeni ile asırlardır (antik dönemden bu yana) en önemli anıt eserlerde kullanılmaktadır. Su emme özelliği çok azdır (% 0,2). Minerallerin arasındaki mikroskobik boşluklar %0,1 - 0,5 kadar olup, özgül ağırlıkları 2,720 gr/cm3'tür (Erguvanlı, 1967). Basınç dirençleri de 1000-1500 kg/cm2 olup, bu özellik yapı strüktürlerinde taşıyıcı sütun olarak rahatlıkla kullanılmasını sağlar.  Granitin rengi içindeki feldispatlara göre beyaz, gri, mavimsi, açık kırmızı, koyu kırmızı olabilir. 

Edirne Selimiye Camii'nde taşıyıcı sütunlarda iki tür granit kullanılmıştır. Bunlardan kırmızı granit şadırvan avlusunda revak köşelerinde birer adet küçük, son cemaat revak köşelerinde ise birer adet büyük sütun olmak üzere toplam 4 adettir. Gri renkli granit sütunlar ise son cemaat bölümünden cami cümle kapısına girişte sağda ve solda yer alan ikişerden dört adet büyük sütunlardır. Kırmızı renkli granit sütunların Çanakkale- Kestanbol veya Burgaz Yaylacık bölgesinden getirildiği, gri granit büyük sütunların ise Marmara Denizi'ndeki Kapıdağ Yarımadası, Ocaklar Köyü veya Tavşan Adası'ndan temin edildiği bilinmektedir. Ancak yine konuya ilişkin bir başka kaynak şadırvan avlusunda kullanılan büyük granit sütunları büyük olasılıkla Mısır'dan (İskenderiye'den devşirme malzeme olarak getirildiğini ve kullanılmadığını göstermektedir.

Vize Pembesi(Mermer)

Pembe renkli mermer grubundadır. Kadınlar mahfili alt katında, giriş bölümünde sağda ve solda ikişer adet küçük taşıyıcı sütun(toplam 4 adet) ve hünkar mahfili taşıyıcı kemerlerinde ise kemer taşı olarak vize pembesi/kırmızı taş kullanılmıştır. Bu taşların Kırklareli Vize İlçesi yakınlarındaki taş ocaklarından getirildiği düşünülmektedir. 

Oniks(Alabaster)

İnce taneli masif jipslere albatr veya alabaster denir(İnan, Tanyolu, 1982). Genellikle beyaz, yeşil-sarı, kırmızı ve yer yer bal rengidir. Çok iyi cila kabul eden bir malzeme olduğu için kaplama ve dekorasyonda süsleme taşı olarak kullanılır. Camide, başta caminin ana mihrabında olmak üzere hünkar mahfili mihrapçesinde süsleme elemanı olarak kullanılmıştır. Az miktarda kullanılan bu oniks (Alabaster). Tokat bölgesinden çıkarılan albasterler ile büyük benzerlik göstermekte  olup, muhtemelen bu bölgeden getirilmişlerdir. 

Porfir

Porfir, çoğunlukla mora yakın kırmızı renkli bir nevi granittir. Ayasofya, İstanbul Beyazıt Camii sütunlarında,  Çemberlitaş'ta ve birçok Roma, Bizans ve Osmanlı yapısında tercih edilerek kullanılmıştır. İşlenmesi oldukça zor, çok sert ve aşınmaya dayanıklı bir doğal taş türüdür. Edirne Selimiye Camii'nde cami cümle kapısı girişi önündeki yer döşemelerinde dekoratif amaçlarla çok az miktarda kullanılmıştır. Muhtemelen devşirme malzemedir. 

Vezirhan Taşı

Bir tür volkanik tüf olan bu malzeme de caminin giriş kapısı ile şadırvan avlusu giriş kapısı(taç kapı)makaralı kemerlerinde, kitabe bordürlerinde ve mihrabın sağında ve solundaki geometrik döşeme süslemelerinde(mihrap cephesi boyunca) "cosmati tekniği"15 olarak kullanılmıştır. Bilecik'in 18 km kuzeyindeki ocaklardan getirildiği düşünülmektedir. 

Kadıköy Taşı, Kelt Taşı ve Tunus Taşı

Yapıda kullanılan diğer kıymetli taşlarla birlikte sınırlı miktarda olmak üzere mihrap sekisinde(mihrap cephesinde boydan boya) ve hünkar mahfili pencere tabanındaki geometrik bezeme yer döşemelerinde kullanılmıştır. Yapıda kullanılıp artan veyahut devşirme malzeme kullanılarak bu döşemenin yapıldığı düşünülmektedir. 

Moloz Taş(Toplama Dere Taşı)

Arka avlunun yer döşemesinde kullanılmıştır. 

AHŞAP MALZEME

Edirne Selimiye Camii'nin bir çok bölümünde ve bilhassa dekoratif unsurlarda ahşap malzemenin kullanıldığı görülmektedir. Ağırlıklı olarak pencere doğrama ve dolap kapaklarında, kapılarda, ağırlık kulesi basamaklarında, minare serenlerinde meşe cinsinin, cami giriş kapısında(cümle kapısında) ceviz cinsinin kullanıldığı makroskobik ve mikroskobik incelemelerde tespit edilmiştir. Yine yapılan diğer bir incelemede avlu kapılarının birisinde karaağaç malzemenin kullanıldığı görülmüştür(Muhtemelen geç dönem onarımı). Ayrıca ahşap vaaz kürsüsünün meşe, müezzin mahfili ahşap kısmının elma ve meşe, kütüphane dolap ve doğramalarının meşe, hünkar mahfili kafes korkuluklarının meşe+ ıhlamur olduğu söylenebilir. Yakın dönemde yapılan ilave kapılar, ayakkabı dolap ve rafları ise çam ve köknar olarak tespit edilmiştir.

Edirne Selimiye Camiindeki ahşap malzemelere değinirken özellikle camii kapılarına (harim kapıları, şadırvan avlu kapıları ve camii pencere kepenklerine özellikle de Hünkar Mahfili Mihrapçesindeki 1980'de onarılan kepenklere değinmek gerekir... caminin dış avlu kapıları geometrik kündekari, şadırvan avlusu ve camisi kapıları ise yıldız kündekari olarak geçmeli ve çivisiz olarak yapılmıştır. Cami cümle kapısı bunlar arasında en görkemli olanıdır. Ağırlıklı abanoz ve yer yerde ceviz ağacının kullanıldığı cümle kapısında olağanüstü güzellikte sedef kakmalı, oyma bezemeli yıldız kündekari kullanılmıştır. Yine cami Hünkar mahfilindeki fildişi-abanoz kakmalı kepenkler caminin en dikkat  çekici ahşap ürünlerindendir.

Diğer kapı ve kepenkler ise nispeten daha sade geometrik kündekari olarak yapılmıştır. Selimiyede kullanılan ahşap malzemenin çoğu Batı Karadeniz ve Güney Marmara onarımlarından temin edilmiştir. 

PİŞMİŞ TOPRAK MALZEME(Tuğla, Çini vb. gibi)

Rönesans'tan bu yana doğada en kolay ve en çok bulunan killi toprak malzemenin belirli koşullarda ve karışımla pişirilmesinden elde edilen yapı malzemelerinin tümüne genel olarak pişmiş toprak malzeme denilmektedir. Bu bağlamda Edirne Selimiye Camii'nde kullanılmış pişmiş toprak malzemeleri şöyle sıralayabiliriz.

Tuğla

·         Taşıyıcı strüktürde, duvarlarda, kemer, kubbe ve tonozlarda taşıyıcı tuğla(tam ve yarım) ve daha camide birçok yerde tuğla malzeme kullanılmıştır. Yapıya zarar vermemek için bu tür tuğlaların  ölçü ve biçim tespiti tam yapılamamıştır. Ancak kayıtlara göre çok çeşitli ebat ve cinste tuğla kullanılmıştır.

·         Mihrap nişinde yer döşemesi olarak dikdörtgen biçimli taban tuğlası düzensiz biçimde döşenmiştir.Camide bir tek bu bölümde görülen tuğla döşemesinin kullanım amacı tam olarak anlaşılmamakla beraber, ısı izolasyonu amaçlı yapıldığı tahmin edilmektedir. 

Çini

Duvarları kaplayan bir yüzü sırlı, bir yüzü gözenekli pişmiş toprak malzemeye çini adını veriyoruz. Çini malzeme ilkin Asya'da kullanılmış, bilahere Orta Asya, İran, Anadolu, Avrupa ve İspanya'ya kadar yayılmıştır. Başlangıçta sadece pişmiş toprak olarak kullanılan malzeme sırsız ve cilasızdı. Zamanla koruyucu yüzey kaplaması olarak maden oksiti ve cam ile sıvanarak pişirilmiş ve dayanıklı sırlı kaplar, sırlı çiniler ve cilalı tuğlalar elde edilmiştir. Çini hamuru yaklaşık %40 kaolin (arıkil), %40 kuvars ve %20 kireçten meydana gelir. Pişirme ısısı 1000 °C  olup, sır tabakası olarak feldispatlı kum ile, birleşiminde %20 kalay bulunan bir kurşun-kalay alaşımının havada oksitlenmesi ile hazırlanmış bir cila sürülür. Sır kaplanmadan önce, çini hamuru üzerine zengin renkli bezemeler işlenir ve bu işlemden sonra çini tekrar yüksek ısıda (900-950 °C) pişirilir. Osmanlı- Türk çinicilik sanatı XVI. yüzyılda döneminin en yüksek seviyesine ulaşmış Selçuklular'ın aksine Osmanlılar mozaik çini yerine levha çinileri tercih etmişlerdir.Bu yüzyılda Bursa, Kütahya ve bilhassa İznik'te taklidi olanaksız çiniler üretilmiştir. Bu dönem Osmanlı anıt eserlerinin çoğunda(İstanbul Rüstem Paşa Camii, İstanbul Sokollu Mehmet Paşa Camii, Topkapı Sarayı harem bölümü ve nihayet Edirne Selimiye Camii gibi) bu eşsiz güzellikteki çiniler kullanılmıştır.

 Konumuz olan Edirne Selimiye Camii'nde çiniler, başta mihrap nişinde(mihrabın sağında ve solundaki duvarlar boyunca), minberin külah ve köşkünde, fil ayaklarının üstünde 8 adet çini madalyonda, hünkar mahfili tüm duvarlarında, şadırvan avlusundaki pencere üstlerinde ve nihayet minare peteklerinde(turkuaz renkli)kullanılmıştır. Özellikle şadırvan avlusundaki pencere üstü alınlıklarında dış etkilerle yıpranan çinilerin 1980 onarımlarında değiştirildiği bilinmektedir. Cami içinde bulunan diğer tüm çinilerin 16.yüzyılın en başarılı örneklerinden oldukları ve İznik'ten getirilip camiye monte edildikleri bilinmektedir.

METAL MALZEMELER(Demir, Kurşun, Bakır, Alaşımlar)

Demir

Özellikle yoğun restorasyon çalışmalarının sürdürüldüğü son dönemlerde kagir yapılarda çekmeye çalışan yapı elemanlarının olmadığı,yapı strüktürlerinin sadece basınca, düşey yüklere dayanıklı olduğu konusunda bir dizi söylem dile getirilmektedir. Oysa bu görüşlere koruma-restorasyon alanında yaklaşık 40 yıldır çalışan, proje ve uygulama olanağı bulan biri olarak asla katılmam mümkün değildir. Buna örnek olarak İstanbul Üsküdar Selimiye Camii(1802-1805) ile en son çalışmamız Edirne Selimiye Camii'lerinin (1568-1574) analitik rölövelerinin incelenmesi ve strüktür analizlerinin değerlendirilmesi sanırım yeterlidir(Bknz. Örnek Üsküdar Selimiye Camii kesit düzlemi ve çekme/yanal kuvvetlere karşı gövde duvarlarında kullanılan dövme demir kuşaklamalar).

Gövde duvarlarının içinde her 2-2,5 metrede bir 2 adet 70mm x 110mm'lik dolu dövme demir kuşaklama çepeçevre dolaşmaktadır. Yaklaşık olarak hesaplarsak anılan demirle

2 x 70mm x 110mm = 154 cm2 x 1850 kg= 284,900 kg veya 285 ton çekme kuvvetine karşı koyabileceği ortaya çıkmaktadır. (Bir hatırlatma, 1 TIR = 20 ton'dur)

Camii içinde avlu ve yan revaklar dahil tümüyle çekmeye çalışan toplam 240 adet muhtelif kesit ve uzunlukta dövme demir saptanmıştır.Büyük olasılıkla gövde duvarları içlerinde özellikle taşıyıcı duvarlarda belirli aralıklarla geçen dövme demirlerden olduğu,yapıyı adeta çepeçevre sardıkları düşünülmektedir.Ki bunlardan bir kısmı kubbe kasnağı pencereleri içinde açıkca izlenilmektedir.

Gergi demirlerinin camide bulundukları yerler ve kesitleri aşağıda ki tabloda belirtilmiştir.1cm2lik demir kesitinin yaklaşık 1850 kg'a kadar çekme kuvvetince dayandığı düşünülürse, kullanılan demir aksanın yanal kuvvetlere toplam direncinin ne kadar yüksek olduğu da anlaşılacaktır.

Yine tüm yapı strüktürünü oluşturan gövde ve temel taşlarında çeşitli ebatlarda kenetler, kemer ve sütunlarda zıvana, pimler ve gergi birleşim noktalarında demir simit halkaları , pencere parmaklık ve kubbe kasnağı korkuluklarında demir parmaklıklar, kapı menteşe, kilit ve halkaları, minare basamak taşıyıcı demir aksamı, inşaatın tüm aşamalarında kullanılan özel imalat çiviler(kare kesitli, iri başlı ve muhtelif ebatlı) yapıda kullanılan demir çeşitliliğini gözler önüne sermektedir.

Edirne Selimiye Camii'nde çekme demirleri dışında basınca dayanıklı döküm demir elemanlar da kullanılmıştır. Bunlar da ahen-i ökçe demirleri başta olmak üzere pencere lokmalarıdır. 

Genel hatları ile camide dövme, dökme ve çekme olmak üzere üç tip demirin de fazlası ile kullanıldığı görülmektedir. Söz konusu yapıların özellikle deprem kuşağı üzerinde olması ve yıllardır sayısız depremi minimum hasarla atlatmış olmaları, bu tür yapılarda demirin kullanılmadığı ve dolayısı ile bu yapıların yanal kuvvetlere tümüyle dayanıksız olduğu savını da kuşkusuz ortadan kaldırmaktadır.

Selimiye de kullanılan demir malzemenin de o gün Osmanlı Topraklarının içinde kalan Bulgaristan Samakov Madenlerinden getirildiği  bilinmektedir.

Kurşun

Osmanlı'da kurşun malzemenin yapılarda yaygın olarak kullanılması zengin kurşun madenlerine sahip Bulgaristan'ın fetih edilmesinden sonra olmuştur.21Daha önce ağırlıklı olarak pişmiş toprak(kiremit vs) çatı üst örtüsü kullanılırken, Bulgaristan'ın fethinden sonra zengin kurşun yataklarından getirilen kurşun malzemesi eritilerek levha haline getirilmiş ve çatı örtüsü olarak yaygın biçimde kullanılmıştır. Yine eriyik kurşun malzeme özellikle tüm demir-taş/kagir bağlantılarda, özellikle metal elemanların kagir yapı ile ankrajlarında hem esnek olması ve hem de korozyonu önleyici olması nedeni ile ısrarla tercih edilen bir malzeme olmuştur. Bu bağlamda kurşun malzeme Edirne Selimiye Camii'nde tüm demir aksamın (gergi demirleri, çemberler, kenet ve zıvanalar, lokma parmaklıkların söve ile ilişkisinde, simit halkalarının ve ahen-i ökçelerin montajında eriyik olarak ve tabi en önemli kullanım alanı olarak da tüm kubbe ve revakların üst örtüsü ile minare külahlarının kaplanmasında kurşun levha olarak karşımıza çıkmaktadır. Günümüze değin, kurşun levhalar yapı mahallindeki bir kurşun atölyesinde eritilerek, yeniden dökülmek sureti ile(kurşun izabesi) 22 ve max. %5'lik bir fire/malzeme kaybı ile yeniden ve yıllarca sorun yaratmaksızın kullanılmaktaydı. 

Bakır

Edirne Selimiye Camii'nde daha çok alemlerde kullanılmıştır. Başta ana kubbe alemi(6,5 m), sekiz ağırlık kubbesi alemi(1,57m), dört adet minare külahı alemi(3,96m), minber alemi(1,3m) olmak üzere alemlerin büyük kısmı bakır malzemeden imal edilmişlerdir.

Alaşımlar

İki veya daha çok maddenin değişik niteliklerinden yararlanmak amacı ile ergime yolu ile birleştirilmesine alaşım denilmektedir. Edirne Selimiye Camii'nde alaşım ağırlıklı olarak sütun birleşim yerlerinde bronz bilezikleri, kapı-kepenk kanatlarında kuşaklamaları, kapı-rozet ve süslerini, dolap kapak ve kancalarını görmekteyiz.

SIVALAR, HARÇLAR VE ALÇI İŞLERİ

Edirne Selimiye Camii'nde yakın dönem(1980-85)onarımlarında23görülen portland çimentolu(beyaz veya gri) onarımlar ki,günümüzde ana kubbenin ve yarım kubbelerin büyük bir kısmı) bu değerlendirmenin dışında tutulmuş ve hatalı uygulama olarak kabul edilmiştir. Olabildiğince müdahale görmemiş, değiştirilmemiş ve özgün kalabilmiş yapı köşelerinden alınan 5 adet sıva ve 5 adet harç(toplam 10 adet) örneklerinin laboratuvar incelemelerinde aşağıdaki saptamalar yapılmıştır.

Sıvalar

Özgün olduğu düşünülen kaba sıva örneklerinde %30-35 oranında söndürülmüş kaymak kireç bağlayıcı, %5 kara kumu, %25-30 kireç taşı kırığı ve tozu, kalanı tuğla kırığı ve tozudur. Karışımda %2-3 oranında kıtık(keten) katkı malzemesi de bulunduğu görülmüştür. İnce sıvada ise tamamı söndürülmüş kaymak kireci(bitim sıvası), yine karışım içinde %3-4 kıtık(keten) bulunmuştur.

Sıvalarda ağırlıklı durum bu iken harçlarda da;

Tuğla duvar örgü harçlarında %35-40 söndürülmüş kaymak kireç bağlayıcılı, %5 kara kumu, %5 kireçtaşı kırığı ve tozu ile agrega olarak %50 tuğla kırığı ve tozu kullanılmıştır. Tipik horasan tuğla örgü harcının yapının tüm kubbe, kemer, tonoz ve ana gövde duvarlarında geniş anlamda kullanıldığı ileri sürülebilir. Yine bu karışıma benzer bir harcın  derz harçlarında, moloz taş duvar dolgu kısımlarında, arka ve yan revakların tavan sıvalarında, kubbe üstlerinde düzeltme sıvalarında(kurşun toprağı altında) kullanıldığı yapı üzerinde gözlenebilmektedir.

Alçı işleri

Edirne Selimiye Camii'nde günümüzde en önemli alçı işleri sahın bölümünde kubbeye geçiş kademesindeki büyük mukarnas bezemelerde ve tüm içlik pencerelerinde görülmektedir. Dışlık pencerelerde de cas alçısı (suya dayanıklı anhidrit alçı, şeker alçı) kullanılması gerekirken, 1980 onarımlarında tüm dışlıklar beyaz portland çimentosu ile yapılmıştır.24Yine mahfil katındaki malakari tavan bezemeleri ile somaki mermer taklidi bezeme altlıklarında ve son kat yüzey düzeltme sıvalarında alçının önemli ölçüde kullanıldığını görmekteyiz.

Cam Malzeme

Cam malzeme 68-70 silis kumu, %14 soda, %10 kalker ve bazı alüminyum manyezi gibi oksitlerin karışımının önce eritilmesi ve sonra da bu ergitilmiş ürünün soğutulması ile elde edilmektedir. Edirne Selimiye Camii'nde 16. yüzyılda henüz düz camın(pencere camı) yaygın olarak kullanılmadığı bilinmektedir. Bu nedenle 16. yüzyılda cami pencerelerinde(zemin kat ve mahfil katı) camlı ahşap doğramalar henüz mevcut değil, yerlerine ahşap kapaklar kullanılmaktadır. İçlik ve dışlıklarda kullanılan küçük boyutlu ve yuvarlak camlar ise özgün durumda dökme cam olarak, pencere kasası ile birlikte imal edilmektedir. Günümüzde ise bu içlik ve dışlıkların onarımlar sırasında ya plastik ya da telli cam ile değiştirildiği saptanmıştır. 

Cami mihrap cephesinde yer alan revzenlerde ise küçük boyutlu renkli camların yoğun bezemeli(müzeyyen) biçimde kullanıldığı görülmektedir. Revzenlerde, küçük ve renkli camlar alçıdan oluşturulan bir strüktür içerisine özel bir teknikle gömme olarak yerleştirilmiştir. Cam malzeme günümüzde içlik ve dışlıklarda, geç dönem pencere doğramalarında, avize ve kandillerde yaygın biçimde kullanılmıştır.

Boyalar, Cilalar, Altın Varak

Edirne Selimiye Camii bezemelerinde(kalemişi, edirnekari, malakari, kakmalar ve kemer taşları) kullanılan boyaların 16. yüzyıl itibarı ile organik esaslı, kök boyalar olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde son dönem restorasyonlarında boya ve cila olarak kısmen kimyasal boya ve cilaların(pinotex gibi) kullanıldığını biliyoruz.26Ancak 16. yüzyıl özgün dönem ve sonrası onarımlarda iç ve dış kemer taşlarında özellikle enez tüfünün  bulunamadığı yerlerde ''Edirne kırmızısı'' adı verilen bir tür kırmızı boya kullanılmıştır. İçeriğinin ne olduğunu tam bilemediğimiz ancak organik kökenli olduğunu düşündüğümüz bu boya özellikle dış tesirlere maruz kalan cami şadırvan avlusu ve arka revak kemerlerinde akmış, kötü bir görünüm sergilemektedir.

Diğer cami içi bezemelerinde de yine dönem itibari ile bu tür organik esaslı boyalar kullanıldığı bilinmektedir. Ancak yüzyıllardır özellikle kalemişlerinde yapılan yeniden canlandırma, onarım ve restorasyon çalışmalarında benzer orijinli boya malzemelerin kullanılıp kullanılmadığı tam olarak saptanamamıştır. Dış tesirlere uzak hünkar mahfili pencere tavanında raspa yapılmış olup bulunan kalemişi bezemenin özgün olduğu saptanmıştır. Bu bölümdeki bezeme, döneminin(16. yüzyıl) üslubunu yansıtan çok başarılı bir örnektir.

Cilalara gelince yine özgün dönemi ele alacak olursak tüm ahşap aksamın(kepenkler, vaiz kürsüsü, kapılar, müezzin mahfili ve dolaplar) gomalak cilası ile cilalandığı düşünülmektedir.

Altın varak cami içinde ve dışında minare ve kubbe alemlerinde, özellikle müezzin mahfili kalemişlerinde, hünkar mahfili mihrapçe kitabesi ile bezemelerinde minberin külah, alem ve bezemelerinde, mihrabın tepelik ve kitabesinde yoğun biçimde kullanılmıştır. Döneminde dövme olarak yapıldığını düşündüğümüz bu altın varaklar, geç dönem onarımlarında ise yaprak varak haline dönüştürülmüştür.

SON SÖZLER YERİNE

Bu yazıda Edirne Selimiye Camii yapımında kullanılan malzemelere genel bir bakış ve değerlendirme yapılmıştır. 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun bir ucunun Viyana kapılarında, bir ucunun Cebelitarık Boğazı'nda ve diğer ucunun Güney Afrika kıyılarına kadar ulaştığı düşünülürse(Akdeniz ve Karadeniz adeta bir Osmanlı gölü gibidir), imparatorluk başyapıtı için adeta seferberlik ilan edilmiş ve ülkenin her bölgesinden seçme malzeme teminine gidilmiş ve özellikle padişah fermanları ile kadılara kesin direktifler verilmiştir. Kuşkusuz yapıda ağırlıklı olarak kullanılan küfeki taşı (Süloğlu, Pınarhisar ve Lalapaşa Taş Ocakları gibi),pişmiş toprak tuğlalar Hasköy veya Gelibolu'dan mermerler(Marmara Adası)enez tüfü lojistik düşünülerek yakın bölgelerden,Enez'den yerel kaynaklardan temin edilmeye çalışılmıştır. Diğer bulunması zor yapı taşları ise(granit, porfir, oniks, serpantin breşi, enez tüfü, hereke pudingi vb. gibi) ya devşirme malzeme olarak eski yapılardan veya imparatorluğun diğer uzak bölgelerinden getirilmiştir. Sinan bir başka örnekte ise kendinden önceki uygarlıklara ait(muhtemelen Roma) antik bir sütun ve başlığını avlu duvarlarının kesiştiği noktada köşe taşı olarak kullanarak korumacı duyarlılığını da göstermiştir.

Kısaca özetlersek Sinan,Edirne Selimiye Camii'nde günümüzdeki yaygın deyişle yeniden dönüştürülebilir (doğaya kısa zamanda karışabilen), ağırlıklı olarak yakın çevreden, denenmiş ve uzun ömürlü malzemeleri seçip kullanmıştır. Bu da Koca Sinan'ın yapı tasarım ve organizasyondaki başarısı kadar, yapı malzemeleri seçiminde de ne kadar ileri görüşlü ve rasyonel kararlar aldığının en somut göstergesidir.Kuşkusuz bu dönemdeki(16.yüzyıl)imparatorluğunun geniş olanakları, mimarbaşı Sinan'a yapım sürecinde tanınan hak ve yetkilerin gücüde böylesine bir çalışmanın ortaya çıkmasına yol açmıştır denilebilir.